25 Nisan 2025 Cuma

Toz Pembe

 TOZ PEMBE

Arşın altında bir büyük nane,
Sararıp etrafını kaplıyor.
Kentin yanında bir küçük fare,
Şehrin fısıltısını dişliyor.

Yenilip bitirilen pis hodkam,
Elmastan küllerini saçıyor.
Sona kalan soğukkanlı adam,
İçindeki denizi saklıyor.

Saat on borçlusun bana.
Sevdiğin güneş kalmaz akşama.
Hiç nane sararır mı budala?
Dünyayı gri sanırsın aklınca.
Haydi eve fare, alabanda!

18 Nisan 2025 Cuma

Zirve

                                    ZİRVE

Yeşil balinaların uçtuğunu, mor ışık saçan bir ayın altında 
muhabbet eden beş gözlü bir uçak tekerleği ve yenmiş bir
mısır koçanı hayal edin. Bir çocuğun isteği ve hayallerinden
fırlamışçasına renkli, alışılmadık bir dünya burası. Dünyayı
değiştirebilsem tam olarak öyle bir yer yapardım. Bir
çocuğun sorunlarını bırakıp gururla kalbinin en derininden 
geleni istediği bir dünya. Fiziksel kusuru olan, dışlanan veya 
travmaya uğramış bir çocuğun hayal etme isteğini tekrar 
tutuşturacak bir dünya yapmak isterdim. Festival devam
ediyor ama iki çocuk kayıp, birinin her şeyi var diğerinin hiçbir 
şeyi yok. Birinin yarın için düşünecek hiçbir şeyi yok, diğerinin 
kafasını susturacak bir anı bile yok. Ama ikisinin de  
kaçmasının sebebi aynı, büyük bir hayalleri var çünkü. Aya 
gidecekler, o mosmor görünen hiç gökyüzünden inmeyen 
büyük topa gitmek istiyorlar. Bir de yıldızlar var, bu aralarında 
bir sır, ama bu yıldızlar aslında deniz fenerlerinden ibaret. 
Milyarlarca deniz feneri gökyüzünün derinliklerine saplanmış! 
Birbirlerinden çok uzaklar, o yüzden deniz fenerleri ısrarla 
çocukları oyun oynamak için yanlarına çağırıyor. Oyun 
oynadıktan sonra hepsi yan yana gelecek. En sonunda da 
gökyüzündeki mor yuvarlak nesneye gidecekler. Kimseye 
söylemeyin ama aslında o mor yuvarlak şey de dev
bir tavşanın havuç yemekten büyümüş kocaman göbeği!




11 Nisan 2025 Cuma

Kitap

                                              KİTAP

Başkaları için kitap okumak ya da daha doğru tabiriyle ''iyi'' bir kitap

okumak nasıl hissettiriyordu bilmiyorum. İlgimi çekmeyen kitaplarla da

karşılaştığım için artık rahatça söyleyebiliyorum ki doğal olarak her kitap

aynı edebi zevki vadetmiyor. Meğer çok yanlış bir düşünce olduğunu

zannettiğim bu şey pek alışıla gelmemiş bir şey değil. Malum kitap

okumayı bir hobi haline getirme, hiç olmazsa alışkanlığa dönüştürme

aşamasında büyük bir uğraş var bu yüzden bunun normal olmadığını 

düşünmem de anlaşılabilir. Bunu yanlış bir şey bulduğumdan değil,

aksine bir toplumun gelişim tohumlarını ekmek kitap okuyan, yorumlayan,

eleştirebilen bir kitle yetiştirmekten geçiyor. Ama neden herkesin kitap 

okumadığını anlamıyor da değilim. Keza kendim için de bu böyle, kitap 

okumayı seviyorum ama beni bir şekilde kendine bağlayabilen kitaplar 

okumayı seviyorum. Bunu başarabilen yazar ve kitap sayısı da sınırlı 

olduğu için tüketim aşamasında -diğer çoğu eserde olduğu gibi- çaba 

göstermem gerekiyor. Yani kısacası sevdiğim kitaplar okumak ve bunları 

keşfetmek için sevmediğim veya nötr hissettiğim sayılarca kitap okumam 

gerektiği anlamına geliyor. Yoksa kimsenin zamanla alakalı ciddi bir 

sorunu olduğunu sanmıyorum. Görsel imajla da alakalı olabilir tabii ki, 

insanlar genelde deneyim ettikleri şeyleri bir şekilde hissetmek istiyor. 

Distopik filmlerden ve hayatta kalma ürünlerinden hoşlanan biri okuduğu 

kitaptaki ortamı birinci elden deneyim edemese de bir şekilde oluşan 

dünyayı görmek istiyor olabilir. Bu nedenle roman ve  çizgi romanların 

okunma sayısının diğer çoğu kitap türüne kıyasla fazla  olduğunun 

kanısına vardım. Şimdiyse daha farklı bir konuya değineceğim ki bu 

soruyu önemsendiğinden çok daha dikkate alınası buluyorum. Çoğu 

zaman kitap okumaya o kadar da gerek duymadığını söyleyen insanlar

somut bir kanıt ortaya atmadan bunu söylüyorlar. Bu yüzden biraz yaman

da bir konu olduğunu düşünüyorum. Neden sevilmediği veya yapılmaktan

kaçınıldığı üzerine belirli bir düşünce bile atılmayan aktiviteden kaçınmayı

korkulası buluyorum. Durumun vaziyeti böyle olduğundan kendim bir 

sebep aramaya karar verdim. Dediğim gibi belki çoğu insandan fazla 

kitap okusam da beğendiğim kitaplarla karşılaşsam çok daha büyük 

bir miktar zamanımı kitap okumaya harcayabileceğimin farkındayım. 

Kendimden de biraz yola çıkarak insanların görsel yolla, düşünmeden 

kaçtıklarını fark ettim. Günlük hayatta yaşadığımız şeyleri farklı yollardan

deneyimliyoruz. Bunu o kadar sık yapıyoruz ki bilmediğimiz yönler varken

bundan rahatsızlık duyuyoruz. Bir şeyin bilinmeyen, açıkta kalan bir kısmı

bizi endişeye sokuyor. Bildiğimiz, tanıdığımız bir yerde bulunmak gibi de

düşünebiliriz. Bir kitaba başladığımızda yaşanacaklar hakkındaki merak

seviyemiz bir film, dizi, tiyatro vb. eserindekine eş kalmıyor. Bunu dengeye

sokmayı sadece düzenli kitap okuma alışkanlığı edinmiş insanlarda 

görüyoruz. Görmediğimiz karakterler, hayal ettiğimiz ortamlar bize çok 

uzak geliyor. Kendini bize anlatmayı çok iyi başaran bir kitap veya şiir bu

yüzden meşhur oluyor. Aynı zamanda çocukların da hayal etmeyi severek

büyüdüğünü biliyoruz. Bu çocuklara özgü bir şey değil, büyüyünce de yeri 

geldiğinde ne dediğini bilmeyen, kendi konuştuğunu duymayan umutsuz 

hayalperestler gibi davrandığımız oluyor. Ama işte bu da çok güzel bir

şey olduğu için hayal etmemiz isteniyor. Doğduğumuz andan beri bizim 

için gerçekleşme ihtimali hakkında bir fikrimizin olmadığı şeyleri biraz 

bile umursamadan hayal ediyoruz. Bunu her geçen gün azalan bir şey 

değil de her geçen gün artan bir şey haline getirmeyi başarmak da bize 

mahsus bir şey. Benim fikrimce kendi hayat sayfalarımızın bir kaçını

kitap sayfalarını çevirerek doldurmalıyız. Ancak o zaman hayallerin bizim

için saçma değil de olağanüstü bir şey olduğunu hatırlayabiliriz.

4 Nisan 2025 Cuma

TARTIŞMA

                                   TARTIŞMA

İnsanlar arasındaki tartışmaların yapılmaması gereken veya

yaşanmaması gereken şeyler olarak görülmesinin temel sebebi

tartışmaların sebeplerinden midir yoksa verilen argümanların

gerçeklikten uzak oluşundan mıdır bilmiyorum ama en daha çok

tartışmanın düzeyine göre yeri gelince sık sık yapılmasının

önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Genelde tartışmaların

çığırından çıkmasının sebebi tartışmaların karşıdaki insanın 

zaaflarının kullanılmasından kaynaklanıyor. Tartışma sadece

kendi düşüncelerimizin aktarıldığı, sevmediğimiz şeyleri veya

sevdiğimiz şeyleri konuşarak yapsak geriye dönüp baktığımızda

anlamlı bir iletişim geçirdiğimizin farkına varabiliriz. Yani bana

soracak olursanız bir tartışmayı harlayan şey duygularımız değil

de düşüncelerimiz olduğu sürece galeyana kapılmayıp rahatça 

kendimiz ifade edebiliriz. Elbette bu her zaman mümkün değil 

ama bu tartışmayı iyi veya kötü anlaşılabilecek tutkumuz olursa 

bu tartışmayı istenmeyen yönde etkileyip karşımızdaki insanı 

incitmemize sebebiyet verebilir. Bir tartışmada sakin kalmanın

en temel yolu ise karşımızdaki kişinin bakış açısından olayları 

düşünerek ona tahammül etmeliyiz. Canımızı sıkacak bir şey 

söylemiş olması, objektif açıdan bile yanlış bir şey söylemiş 

olması veya kendimiz haklı hissetmemiz karşımızdaki kişiye olan

bakış açımızı minimum düzeyde değiştirmelidir. Saygı çerçevesi

içinde bir tartışma gerçekleştirirsek bu tarz sorunlar bize sıkıntı

yaratamaz. Yanlış bir şey yaptıysak özür dileyebilmeli ve özür 

dilemenin yaptığımız hatayı inkar etmekten daha doğru bir yol

olduğunu unutmamalıyız. Tartışma sürecinde herhangi iki taraf

davranışlarını psikolojik sorunlara bağlayabilir, öfkeli bir tavır

sergileyebilir ve bunun da medikal bir rahatsızlıktan ötürü 

kaynaklandığını söyleyebilir. Bunları ne hemen kabullenmeli ne

de yalanlamalıyız. Eğer böyle bir ifade ortaya atıldıysa düzgünce

değerlendirmeliyiz. Herkesin kötü olduğu zamanlar olabilir bu

nedenle bazı hataları affetmek insan olmanın kabul edilebilir 

doğal özelliklerinden biridir. Son olarak da karşımızdaki insan

özel bir duruma sahipse, yaşadığı gerginliği bizim üzerimizden

çıkarmaya çalışıyorsa karşımızdaki kişiye bunu onun yüzüne 

vurmadan anlatmalıyız. Bu apaçık ortada olsa bile alelacele bir 

koz ele geçirmiş gibi bunu kullanmamalıyız. İyi bir insan olmak

istiyorsak tartışmalıyız ve bunu da nasıl yapacağımız bilmeliyiz.

Tartışmak insanların anlaşması için gerçekleştirdiği sözlü 

etkileşimlerin bütünüdür, bu nedenle bunu hor görmemeliyiz.

2025

  Hemen anlatmak istediğim şeyin içine girmek istemiyorum. Biraz soluk almanıza müsaade etmem gerek. Öncelikle 2025 hakkında genel bir şeyle...