25 Nisan 2025 Cuma
Toz Pembe
18 Nisan 2025 Cuma
Zirve
ZİRVE
11 Nisan 2025 Cuma
Kitap
KİTAP
Başkaları için kitap okumak ya da daha doğru tabiriyle ''iyi'' bir kitap
okumak nasıl hissettiriyordu bilmiyorum. İlgimi çekmeyen kitaplarla da
karşılaştığım için artık rahatça söyleyebiliyorum ki doğal olarak her kitap
aynı edebi zevki vadetmiyor. Meğer çok yanlış bir düşünce olduğunu
zannettiğim bu şey pek alışıla gelmemiş bir şey değil. Malum kitap
okumayı bir hobi haline getirme, hiç olmazsa alışkanlığa dönüştürme
aşamasında büyük bir uğraş var bu yüzden bunun normal olmadığını
düşünmem de anlaşılabilir. Bunu yanlış bir şey bulduğumdan değil,
aksine bir toplumun gelişim tohumlarını ekmek kitap okuyan, yorumlayan,
eleştirebilen bir kitle yetiştirmekten geçiyor. Ama neden herkesin kitap
okumadığını anlamıyor da değilim. Keza kendim için de bu böyle, kitap
okumayı seviyorum ama beni bir şekilde kendine bağlayabilen kitaplar
okumayı seviyorum. Bunu başarabilen yazar ve kitap sayısı da sınırlı
olduğu için tüketim aşamasında -diğer çoğu eserde olduğu gibi- çaba
göstermem gerekiyor. Yani kısacası sevdiğim kitaplar okumak ve bunları
keşfetmek için sevmediğim veya nötr hissettiğim sayılarca kitap okumam
gerektiği anlamına geliyor. Yoksa kimsenin zamanla alakalı ciddi bir
sorunu olduğunu sanmıyorum. Görsel imajla da alakalı olabilir tabii ki,
insanlar genelde deneyim ettikleri şeyleri bir şekilde hissetmek istiyor.
Distopik filmlerden ve hayatta kalma ürünlerinden hoşlanan biri okuduğu
kitaptaki ortamı birinci elden deneyim edemese de bir şekilde oluşan
dünyayı görmek istiyor olabilir. Bu nedenle roman ve çizgi romanların
okunma sayısının diğer çoğu kitap türüne kıyasla fazla olduğunun
kanısına vardım. Şimdiyse daha farklı bir konuya değineceğim ki bu
soruyu önemsendiğinden çok daha dikkate alınası buluyorum. Çoğu
zaman kitap okumaya o kadar da gerek duymadığını söyleyen insanlar
somut bir kanıt ortaya atmadan bunu söylüyorlar. Bu yüzden biraz yaman
da bir konu olduğunu düşünüyorum. Neden sevilmediği veya yapılmaktan
kaçınıldığı üzerine belirli bir düşünce bile atılmayan aktiviteden kaçınmayı
korkulası buluyorum. Durumun vaziyeti böyle olduğundan kendim bir
sebep aramaya karar verdim. Dediğim gibi belki çoğu insandan fazla
kitap okusam da beğendiğim kitaplarla karşılaşsam çok daha büyük
bir miktar zamanımı kitap okumaya harcayabileceğimin farkındayım.
Kendimden de biraz yola çıkarak insanların görsel yolla, düşünmeden
kaçtıklarını fark ettim. Günlük hayatta yaşadığımız şeyleri farklı yollardan
deneyimliyoruz. Bunu o kadar sık yapıyoruz ki bilmediğimiz yönler varken
bundan rahatsızlık duyuyoruz. Bir şeyin bilinmeyen, açıkta kalan bir kısmı
bizi endişeye sokuyor. Bildiğimiz, tanıdığımız bir yerde bulunmak gibi de
düşünebiliriz. Bir kitaba başladığımızda yaşanacaklar hakkındaki merak
seviyemiz bir film, dizi, tiyatro vb. eserindekine eş kalmıyor. Bunu dengeye
sokmayı sadece düzenli kitap okuma alışkanlığı edinmiş insanlarda
görüyoruz. Görmediğimiz karakterler, hayal ettiğimiz ortamlar bize çok
uzak geliyor. Kendini bize anlatmayı çok iyi başaran bir kitap veya şiir bu
yüzden meşhur oluyor. Aynı zamanda çocukların da hayal etmeyi severek
büyüdüğünü biliyoruz. Bu çocuklara özgü bir şey değil, büyüyünce de yeri
geldiğinde ne dediğini bilmeyen, kendi konuştuğunu duymayan umutsuz
hayalperestler gibi davrandığımız oluyor. Ama işte bu da çok güzel bir
şey olduğu için hayal etmemiz isteniyor. Doğduğumuz andan beri bizim
için gerçekleşme ihtimali hakkında bir fikrimizin olmadığı şeyleri biraz
bile umursamadan hayal ediyoruz. Bunu her geçen gün azalan bir şey
değil de her geçen gün artan bir şey haline getirmeyi başarmak da bize
mahsus bir şey. Benim fikrimce kendi hayat sayfalarımızın bir kaçını
kitap sayfalarını çevirerek doldurmalıyız. Ancak o zaman hayallerin bizim
için saçma değil de olağanüstü bir şey olduğunu hatırlayabiliriz.
4 Nisan 2025 Cuma
TARTIŞMA
TARTIŞMA
İnsanlar arasındaki tartışmaların yapılmaması gereken veya
yaşanmaması gereken şeyler olarak görülmesinin temel sebebi
tartışmaların sebeplerinden midir yoksa verilen argümanların
gerçeklikten uzak oluşundan mıdır bilmiyorum ama en daha çok
tartışmanın düzeyine göre yeri gelince sık sık yapılmasının
önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Genelde tartışmaların
çığırından çıkmasının sebebi tartışmaların karşıdaki insanın
zaaflarının kullanılmasından kaynaklanıyor. Tartışma sadece
kendi düşüncelerimizin aktarıldığı, sevmediğimiz şeyleri veya
sevdiğimiz şeyleri konuşarak yapsak geriye dönüp baktığımızda
anlamlı bir iletişim geçirdiğimizin farkına varabiliriz. Yani bana
soracak olursanız bir tartışmayı harlayan şey duygularımız değil
de düşüncelerimiz olduğu sürece galeyana kapılmayıp rahatça
kendimiz ifade edebiliriz. Elbette bu her zaman mümkün değil
ama bu tartışmayı iyi veya kötü anlaşılabilecek tutkumuz olursa
bu tartışmayı istenmeyen yönde etkileyip karşımızdaki insanı
incitmemize sebebiyet verebilir. Bir tartışmada sakin kalmanın
en temel yolu ise karşımızdaki kişinin bakış açısından olayları
düşünerek ona tahammül etmeliyiz. Canımızı sıkacak bir şey
söylemiş olması, objektif açıdan bile yanlış bir şey söylemiş
olması veya kendimiz haklı hissetmemiz karşımızdaki kişiye olan
bakış açımızı minimum düzeyde değiştirmelidir. Saygı çerçevesi
içinde bir tartışma gerçekleştirirsek bu tarz sorunlar bize sıkıntı
yaratamaz. Yanlış bir şey yaptıysak özür dileyebilmeli ve özür
dilemenin yaptığımız hatayı inkar etmekten daha doğru bir yol
olduğunu unutmamalıyız. Tartışma sürecinde herhangi iki taraf
davranışlarını psikolojik sorunlara bağlayabilir, öfkeli bir tavır
sergileyebilir ve bunun da medikal bir rahatsızlıktan ötürü
kaynaklandığını söyleyebilir. Bunları ne hemen kabullenmeli ne
de yalanlamalıyız. Eğer böyle bir ifade ortaya atıldıysa düzgünce
değerlendirmeliyiz. Herkesin kötü olduğu zamanlar olabilir bu
nedenle bazı hataları affetmek insan olmanın kabul edilebilir
doğal özelliklerinden biridir. Son olarak da karşımızdaki insan
özel bir duruma sahipse, yaşadığı gerginliği bizim üzerimizden
çıkarmaya çalışıyorsa karşımızdaki kişiye bunu onun yüzüne
vurmadan anlatmalıyız. Bu apaçık ortada olsa bile alelacele bir
koz ele geçirmiş gibi bunu kullanmamalıyız. İyi bir insan olmak
istiyorsak tartışmalıyız ve bunu da nasıl yapacağımız bilmeliyiz.
Tartışmak insanların anlaşması için gerçekleştirdiği sözlü
etkileşimlerin bütünüdür, bu nedenle bunu hor görmemeliyiz.
2025
Hemen anlatmak istediğim şeyin içine girmek istemiyorum. Biraz soluk almanıza müsaade etmem gerek. Öncelikle 2025 hakkında genel bir şeyle...
-
ÖMER SEYFETTİN SEÇME HİKAYELER -HİKAYELERİN HARİTALARI- 1-Hikaye adı: Yalnız Efe Karakterler...
-
DOLDURALAMAYAN O BOŞLUK ''Sabah seni kimse uy...
-
MÜNAKAŞA ...