12 Kasım 2024 Salı

MÜSAADE

 

                                                MÜSAADE     

           ''O'' bencildir. Diğer herhangi bir duyguya benzemez. Kendini göstermek, ileri atmak ister.

Üzerine düşündükçe seninle bir olup saçılmak ister, acıtmak ister. İnsanların başrolü haline gelir.

Her şey tek bir pencereden baktığınla kalır. Bu sebeple bahaneler ürettirir. Açacağı sonuçlar hep

bellidir, buna rağmen yaptıkların ve yapacaklarına anlam biçebilmek için aklına türlü türlü şey

gelir. Vaz geçemeyeceğin şeylere silinemeyecek izler bırakır. Geçmiştekilerle birikir en ufak bir

olayda patlar. Gözün seğirir, parmak uçların kızarır, ellerin titremeye başlar. İyice kızarır, allanırsın.

Çok güzel bir canavara dönüşürsün. Olduğun şey kaşlarını çattırır, alnını çatlatır. Bir güzel bağırasın,

sağa sola sulanasın gelir. Kendine yakıştıramazsın, kimse de kimseye yakıştıramaz. Kaskatı kesilir

sinirlerin. İlkel haline bir gezi yaparsın. Korkutucu ve vahşi bir yaratığa bürünürsün. Tam geçecekken

kendini tekrar sinirlendirirsin, zorlarsın, debelenirsin ama nafile. Gittikçe daha hızlı dolaşır kanın

damalarında, dört duvarı, yerleri, evreni yıkabilsen yıkacaksın. Hak içeren bir durum varsa bile

haklı kimsenin doğru düzgün ayakta duramayacağı, herkesin eşitleneceği, acınan kadar acıttığın

bir dünya oluşturasın gelir. Ama öyle bir gücün yok, öyle bir gücün mü yok ? Madem öyle bir 

gücüm yok neden bunu düşünecek kadar sinirlenebiliyorum ?  Bugün ne daha iyi olabilecek kadar 

sinirlisin ne de daha kötü olabilecek kadar. Aksini kanıtlamak istiyorsun, kendini yıpratmak bile

senin için normal gücünü belli ettikten sonra. Bir güne şöyle kavgalı uyansam, pabucumu almadan

çıksam gitsem, gördüğüm ilk kişiyi paramparça edeceğim. Her gün daha çirkin bir yüz, herhalde

bu sabahta kendime çekmişim. Güldüğün her an hayal, her mutlu gün kefaret. Seni için için yiyen

şey o içindeki nefret. Herkes dışlıyor onu ama bana sorun nasıl güzel ! Bu içimdeki nefret oburluk 

gibi, hem beni yiyecek hem de karşımdakini. Bu içimdeki nefret haset gibi, ne zaman içim öfkeyle

dolsa gülerim, ağlarım. Nasıl da taklit ediyor beni. Bu içimdeki nefret tembel, içimden gitmeden 

bırakmayacak beni ama bir adım bile atasım yok. Bu içimdeki nefret kibirli hem de nasıl kibirli.

Ben ona sahip değilim de o bana sahipmiş gibi. Bu içimdeki nefret açgözlü, sende olması yetmedi

beni de ele geçirmek istiyor. Büyüse de küçülmek istemiyor. En kötüsü de bu içimdeki nefret öfkeli,

evet nefretim de öfkeli. Arada ''Kimin için bu nefret ?'' diye sorgulamama dargın, biraz da utangaç.

Kalıp kalıp dökülüyor başımdan aşağı, içimi bir alev basıyor. Yok ''şu olmaz'' yok ''bu olmaz''. Öyle

bir kükreyeceğim ki ben bile artık başarıyla bir hayvana dönüştüğüme inanacağım. Ne yapıyorum

bu saatte, kim bu adam ? Ne kadar da güzel heykeller yapıyor. Ama heykelcikler seni bana getirmez

ki. E ne anlamı var o zaman, yapılan heykelin, söylenen sözlerin, çizilen resimlerin ? Dindirmiyorsa

öfkemi, iyi günlerim için varlarsa ne anlamı var ? ''İyi günler'' manidar oldu. Öfke kötü bir şey mi ?

İyi değil gerisi de önemli değil. Biri güzel öfkelerimi taşıyacak diğeri çirkin mutluluğumu. Günü 

gelince biri benim de sözlerimden belki söyleyecek. İstediğim son şey de bu. İsteyen beni ansın

ama öfkemle ansın. Anmak isteyen çelişmelerimle ansın. İyi yanımla beni ananlar en az mutluluğum

kadar çirkindir. Beş asır yaşayacaksam bile huysuzluğumla yaşayayım. Yan evlerden duyulan öfkemle,

insan olduğumu hatırlatanlarla yaşlanayım. Mutluluk yetmez çünkü insana, çocuklarınla buluşmak

için beklediğin yan şehre giden trene binmeden önce esen o serin rüzgar şapkanı uçurup götürdüğünde

kimse gülmeyecek. Mütevazı bir parkta haylazlık yaparken, çamurda yuvarlandıktan sonra Tanrı'dan

armağan gibi gelen dondurmayı sıcak bir yaz günü yerken arkadaşın gelip o dondurmayı düşürdüğünde

sen dışında herkes güler. Sen dışında herkes. Bu dünyada dondurması düşen kimse gülmez. Ya da 

bugün mesela, aydınlık, karanlığı fark etmez. İşleri uz gitmediği zaman buna sinirlenmediğini söyleyen

kim doğruyu söyler ? Evet bütün duygular çirkin, çünkü öfke çok güzel. Bencil bencil olmasına ama

öyle naif, kendini hiç saklamıyor ki mutluluk ve üzüntü zırvası boş geliyor. Üzgün sandığın gülüyor

mutlu sandıkların içten içe ölüyor. Ama kızgın hep kızgın. O öfkeyi söndürmenin yolu yok. Herkes

görene kadar durmayacak. Onun utancı diğer çirkin duygular gibi saklanmak değil, onun utancı bugün

kendini göstermemiş olmak .Diğer duygular kusturacak kadar çirkin, öfkeyse acımasız ama öldüresiye 

güzel. Bu yüzden sadece öfke özel.

                                                                                                                 Öfke Üstüne (235-238)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2025

  Hemen anlatmak istediğim şeyin içine girmek istemiyorum. Biraz soluk almanıza müsaade etmem gerek. Öncelikle 2025 hakkında genel bir şeyle...