3 Ekim 2025 Cuma

Bozkırın Tezenesi

Neşet Ertaş'ın genç yaşında Kırşehir'de duyduğu ''Zahide'm'' türküsünü ele almak istiyorum. Bu şarkının içeriği Zahide isimli bir kadına dayanıyor. Arap Mustafa isimli çocuk 12 yaşındayken Zahide isminde bir kıza aşık oluyor ve hayatını hep onun için aşkla yanıp tutuşarak geçiriyor.  Bir gün ikisinin de yaşı kemale erince ailesine müracaat edip Zahide'yi, Mustafa'ya istiyorlar. Ama bir basit kapıcı meselesi yüzünden Zahide'yi vermiyorlar. Arap Mustafa da kalbinde bir aşk acısı gidiyor askere. İzmir'de askerinin daha  askerliği bitmeden  öğreniyor ki Zahide'yi Molla Hasan diye bir adama verivermişler. Zahide'si gelin olmuş! Mustafa da ne yapsın ne etsin geçiriyor bütün ömrünü zulmet içinde. Bu türküde de ''Eğer anan seni, bana verse... Neyimize yetmiyor el kadar hasır'' diyerek paranın ehemmiyetsiz oluşundan bahsediyor. Türküde gurbeti anlatan kısım ise çareyi çalışmakta bulup İzmir'e gitmesinden bahsediyor Mustafa'nın. Ama Neşet Ertaş şöyle anlatıyor Mustafa'nın Zahide'yi gurbette bile arayışını, ''Dolaştım alemi oy gurbet gezeli. Bulamadım Zahide'den güzeli...''  Mustafa'nın gurbet gayreti susuz geçiyor ama sanatsız geçmiyor. Mizahı da denedim gazelliği de (ritimsiz, sesli doğaçlama müzik) de diye bahsediyor bu günlerinden Mustafa. Ama yine de işin ucunu böyle kolay bırakmayıp hep bir saf umut olduğunu görüyoruz Arap Mustafa'da. Diyor ki: ''Zahide kurbanım, hep bende kusur.'' Af diliyor sanki bir hatası varmış gibi, bu müddette Zahide'nin Molla Hasan'dan 2 dünyalar güzeli kızı oluyor. Elbet bu türkünün aslı daha da uzun. Genç yaşında bu Hasan denen adamdan 2 evladı olmasına yakınıyor Mustafa. Ama bitirirken sözlerini utanmadığını söylüyor bu cefadan. ''Şu yalan dünyada sürmedim sefa, Eğer ahbaplardan soran olursa, Orta Hacı Ahmetli’den Garip Mustafa... Felek vurdu kollarımdan bağlıyım, Eğer beni sorup bilen olmazsa, Orta Hacı Ahmetli den Arapoğlu’yum...'' Türküyü bütün olarak değerlendirecek olursak ''g ve r'' harflerini sık sık kullanarak bir aliterasyon gerçekleştirilmiştir. Türküde tam kafiye baskın ve bol bol redif kullanılmıştır (Redif ve yarım kafiye -tunç kafiye olarak da değerlendirilebilir- örnek: Ziyaretten çıktım Çender’in özü, Kum gibi kaynıyor Zahidem gözü) ama benim asıl değinmek istediğim şey bu değil. Bu acı hikayenin sonu güzel bitmiyor dostlar. Güzelleri güzeli, Çiçekdağı'nın özeli Zahide'yi kuru bir veremden hayatını kaybediyor. Zahide'nin vefatına dayanamayan Mustafa inceliveriyor, türküleri bile bir seneden fazla sürmüyor. Çiçeğinin yanına dönüyor Mustafa onu pek bekletmeden. Ama bu hikayelerden çok var. Gurbette, memlekette, yurtta, yurt dışında insanın sevgisi sığmıyor dünyaya. Bunu şekillendirense aşıkların aşığı, Kırşehir'in çalgısı Neşet Ertaş. Asıl konumuz da kendisi zaten. Neşet Ertaş demek türkü demek. Söylenen ve söyleniyor olan. Söylenmeye de layıkıyla devam edecek olandır. Kendi hayatının yoksulluğundan mıdır yoksa ayrılık dolu hikayesinden midir bilinmez acıyı çekeni bilir, yazar, okur. Bunun için belki de en büyük bozlak ustasıdır Neşet Ertaş!
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkırın Tezenesi

Neşet Ertaş'ın genç yaşında Kırşehir'de duyduğu ''Zahide'm'' türküsünü ele almak istiyorum. Bu şarkının içeriği ...