Merhaba bugün yağan yağmur ve akan kandan bahsedeceğim. İnsan dünyasının yansıması, sayfalar arasındaki evrenlere göz atalım. Solgun bozkıra bir yolculuk, hikayeler ve romanlar. Yahu insan nasıl hikaye, roman okumaz demeyin bu iş sandığınızdan ciddi. Anladığım kadarıyla insanlar kitapları bir kaçış yolu veya yol gösterici olarak görmemekte ısrarcılar. Bu aslında göründüğü kadar basit. İnsanlar farklı şeylere zaman ayırmayı tercih ediyorlar. Ama bunun bir de farklı bir tarafı var, romanlar ve hikayeler sadece zaman geçirmek için ya da problemlerden kaçmak için okuduğumuz şeyler değiller, bilhassa romanlarda zaten asıl amacımız karakterlerin problemlerle karşılaşması, onları çözmeye çalışmalarını okumak, onlarla heyecanlanmak, anı yaşamak değil mi? Kimi çok konuşan çok şey anlatan adamları sever, satır aralarını okumayı tercih eder dalar Rus edebiyatına, bazısı kör romantiktir Fransız edebiyatı okur, kimiyse tarihiyle geçmişiyle sürükleyici senaryosunu beğenir başladığı gibi bitirir bir Türk edebiyatı romanını. Yani demek istediğim ürün çok, tüketilmesinde de bir sakınca yok. Roman, hikaye bunlar sadece kişisel zevk için de okunabilecek şeyler. Karakterlerle bir olduğumuz anlar, kitapların okura nefes aldırdığı yerlere bayılırım ben mesela. Ne yaşandığını, ne okuduğumu bir güzel idrak ettiğim anlar bunlardır. Aman kime ne oldu, kime ne olacak, nasıl sonuçlanacak her şey? Bunu insana düşündürtebilen kitaplara bayılıyorum. Çünkü orada bir karakter var, bir insan gibi düşünmek lazım. Jestlerini de restlerini de bizim gibi düşünüp ortaya koyuyor bu karakterler. Ha bir de yetenekli bir yazar tarafından yazılmışlarsa tadından yenmez. Yüzlerce beklenmedik olaylar, egzotik ikilemler... Tabii işin içinde biraz da fantezi ürünleri var canım. Nasıl demini almadan çay olmuyorsa şaşırtıcı diyaloglar, karizmatik karakterler olmadan da roman, hikaye olmaz. İlginç şeyler arıyoruz çünkü okuduğumuz şeylerde. Eğer kitap okumayı sevmiyorsanız edebiyat dünyası için sadece aksi bir huysuzdan ibaretsiniz. Neden mi? Kitap okumayı sevmiyor değilsiniz de ondan, dişinize göre bir şey bulup onu deneyim etmediğiniz zaman kendinizi kitap okumayı sevmeyen biri diye tanımlıyorsunuz. Ama önyargı ile yaklaştığınız şeylerde de belirtilen güzellikler var, kendi güzellik tanımınıza uyana kadar didik didik araştırmanız gerek. Elbette istisnalar var kimse her türü okumayı sevmez ama genel olarak kitap okumaya, roman okumaya ve hikaye okumaya karşı olmak benim kanaatimce düpedüz absürt. Sonuç olarak kurgu roman ve hikayelerde ana karakterin sıra dışı etmenlere tepkisi ve tavrı büyük önem arz ediyor. Psikolojik bağlar, ilkeler, ahlaki dersler, davranış farklılıkları veya felsefi görüşlerde illa bir parmağı oluyor bu türde yazılan eserlerin. Ben azınlıkta da olsa edebiyata inancı olan, en kötü ona bir şans veren insanlar sayesinde umut fidanlarımı büyütüyorum. Ben ideolojik olarak ilk kumarımı insanın hayal gücünü genişleten, büyüten ve dört duvar arasında kalmasına izin vermeyen edebiyata oynadım. Fakat şu an kaybediyor gibi duruyorum. Bu yazıyı buraya kadar okuduysanız sizin de kaybeden tarafta olduğunuzu varsayacağım. Edebiyatın tek eksik gördüğüm yanı çok fazla tarihi kişilik olduğundan hepsi üzerine eser oluşturulamaması. Tabii bu edebiyatın noksanlığından çok insanoğlunun zenginliği ama hikayesini duyup okumak istediğim çok şahıs var. Bu onlarca insan arasından sadece birinden bahsedeceğim. Özel bir ilgim olduğundan değil, sadece o psikolojiyi ikinci gözden anlamak istiyorum. Dediğim kişi 19 yüzyılda başlayıp 20. yüzyıla kadar Fransız anarşizmini savunup siyaseti silahlandırma için kullanmış François Koeningstein ''Ravachol''. Şüphesiz kötü biri, illegal alkol ticareti ve soygun gibi birkaç tane daha suçu var ama tabii bunlar asıl suçu olan terörizm ile yarışamaz. Sosyoloji ve komünizm gibi ilkeler denince akla gelen ilk insanlardan da değil ama 1950 yılına kadar Fransa'nın belli kentlerinde, kendisinin ölümünün kahramanmış gibi lanse edildiğini biliyorum. Bunun gibi insanların kendini anlattığı birkaç kitap ve bu ''teorik'' kitaplar üzerine insanların yorumları olsa edebiyat dünyası çok daha zenginleşebilirdi. Ne yakın olduğum bir düşünce tarzı değil ne de hakkında bir bilgiye sahip değilim ama üzerine düşülebilecek çok fazla kayıp kişilik var. Bir isyancının, bir yöneticinin, bir halk kahramanının, bir hainin, bir katilin, bir annenin hatta bir domuzun bile psikolojisinin işlendiği edebiyat eserleri var. Okumadığımız dağlarca şey varken bile bu derin edebiyat evreninin genişlemesini istiyoruz işte. Edebiyat böyle bir şey, hikaye, roman budur. Çoğu insanın hayatını yerine koyan ve düzene sokan şey sanattır. Bu sanatlardan belki de en dal budak salanı olan edebiyat eserlerini de küçümsemeden deneyim etmeliyiz. İnsan insanı okur ve insan olana konuşur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Edebiyat Denizi
Merhaba bugün yağan yağmur ve akan kandan bahsedeceğim. İnsan dünyasının yansıması, sayfalar arasındaki evrenlere göz atalım. Solgun bozkıra...
-
ÖMER SEYFETTİN SEÇME HİKAYELER -HİKAYELERİN HARİTALARI- 1-Hikaye adı: Yalnız Efe Karakterler...
-
DOLDURALAMAYAN O BOŞLUK ''Sabah seni kimse uy...
-
MÜNAKAŞA ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder