17 Ekim 2024 Perşembe

MÜNAKAŞA

                                                         

                                                           MÜNAKAŞA

              Bize ait olan nehirler, ormanlar ve dağlar gibi güzellikler tabiatı yegane şekliyle bize

    anlatır. Kısıtlanmış, değiştirilmiş, didik didik incelenip varlığından uzak bir yapıya çekilmiş,

    sırf beğenilsin diye ayıklanmış sözde bahçelere benzemez. Yetiştirdiğin çiçeklere, bahçende 

    gezen böceklere ayıp edersin sen. Senin tarafından sulanmaya muhtaç kalan  bitkilere bu 

    dünyadan nefret ettirirsin. Bizim dağda gezmeye alışık ayaklarımız senin bahçelerine uymaz.

    Bizim ayaklarımız senin betonla içindeki değeri öldürdüğün yollarda soğur, kurur. 

             Mozaikte ararsın şefkati, duvardaki yakarışları anlayamazsın, gözünden nasıl da kolay 

   kaçar çinilerdeki yeşilliğin ağaçları yansıtışı... Sen sanatı ayıklamak sanırsın, geçen yılların

   getirdiği hazine sanırsın. Oysaki nasıl hoştur insanın ruhunu dolduran, güzelliği çağrıştıran

   sülüsler, emekle işlenmiş dokulardaki deneyimi hissetmek nasıl hissettirir insana, bir bilsen.

            Sen oradan oraya savrulan kelebekler gibi sahte beyaz kumaşlara bürünmüş insanları

    seyretmeye nasıl bayılırsın. Bizim içinse sert bir zeybeğin tek bir darbesi kırk semti inletir

     İstanbul'da,  genç insanların bile ellerini titretecek kadar kuvvetlidir o hakiki hareketler.

    Uğraş içinde olmasa bile hayran edecektir zaten bizi memleketimizin sahip olduğu değer.

              Küçücük notaların dev karmaşasını dinlerken müziğin hayattan olduğunu unutursun.

    Kara ahşaplı kentin üzüntüsünden bile daha güzel bir bestedir bizim için insanlarımızın acı

    kıvranışları, çünkü neticesinde acıyı yansıtır insan. Dert yanan anaların türküsüdür, bazen

    öyküsüdür.  Aslan gibi oğullarını şehit veren babaların geceleri mırıldanışıdır müziğin aslı.

             Taş heykellere bakar da güzelliği, yakışıklılığı zarafet sanırsın. Dosdoğru bir bel ve

    gerçeği saklayan bir dil hiç yakışır mı bu dünyaya ?Nasır tutmuş ellerin kıymetidir sanat.

    Halktan olmayan bir yüz, asla bir yüz gibi görünmez bize. Azim akmıyorsa alnından ne  

    işe yarar ki sırma saçlara sahip olmak, ne işe yarardı en pahalı kıyafetlerden giyebilmek ?

          İşte bu kültürde büyümüş insanlar olan bizler için Anadolu bir bütün olarak en güzel

    portre, en iyi yazılmış şiir, en yetenekli besteci tarafından kağıtlara dökülmüş bir parçadır.

    Üzerine bin söz söylenecek, ama asla hakkı ödenmeyecek insanlarla gelişmiş bu topluma

    sanat demek az bile kalacaktır. Anadolu dururken sanat arayışına çıkmasak bile aslında

    kafidir. İşte bu bizim farklılığımız. Anadolu'yu hak etmek bile bizim için bir lütuftur, saadettir.

              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2025

  Hemen anlatmak istediğim şeyin içine girmek istemiyorum. Biraz soluk almanıza müsaade etmem gerek. Öncelikle 2025 hakkında genel bir şeyle...