Benden Bana, Sonra da Sana
Ben bugün öleceğime yarın ölürüm. Ne diye atacakmışım kendimi kara toprağın altına bu yaşta ?
Peki ya siz ? Senin dediğine artık öğüt denebilir mi ? Kibrin bilgilerini kirletmiş, öfkene bürünüp
yıkanmışlar. Senin için yarın bile ölmem ! Sana öleceğime semaya döndüm. Kalbin bile ağman,
ruhum taahhüt der senin ders dediğine. Boşuna mı diyor Tevfik Fikret, ''Gönlüm harab, cism-i
nizârım kadar harab'' diye ? Ne bu çektiğim katır muamelesi ? Ne bu genç yaşımda üzerimdeki
ağırlık ? Kim kesti ellerimi ? Sanki bir kelimemi yazarken diğeri ölüyor. Ben bile benden yavaş
yavaş uzaklaşıyor. Göremeyecek kadar kördüm belki, belki de fazla bakmaktan göremedim.
Peki ya sen ? Sen de mi körsün ? Gök kubbe için son bir kazak biçtim kesilen iliklerimden.
Kendine dizgin tak, hem sağırsın hem de kör. Sergi zamanı geldi, ne yapsaydım ? Senin gibi
günahlarımı bir kenara atmam ben ! En pis günahlarımdan kendime bir kazak ördüm. Allah'ım
önce giydiğim günahları görsün utanmadan, sonra da olduğum insanı bıkmadan, usanmadan.
Saat olmuş zaten gecenin biri, bu saatten sonra atlasam bile kim tutar ki beni ? Ne olmuş biraz
bencilsem ? Ne olmuş kurabiyemin yarısını sana vermemişsem ? Bu seferlik bencil olayım işte,
şarkı söyleyin bana, dizin mısraları yan yana bu benim son akşamım. Ama gidemem bilirsin,
ben korkuyorum. Köstek ol gideceğim dersem. Yavaş yavaş sönüyorum, kendime dönüyorum.
Kim giydirdi bu beyaz çarşafı üzerime ? Her tarafı kırmızıya bulanacak şimdi. Sol başımda yalın
bir ağrı. Seçe seçe beni mi seçtin Tanrım ! Sanki bir sen geçiyor yine yanımdan. Buraya kadar
gelmişiz bari sürükleyin beni şu sıkkın ağacın altına kadar. Orası iyi, orada dinleneceğim. Çok
canım yanıyor. Damarlarımdan şöyle ayazca bir akış. Ne zaman geldi bu kanımı donduran kış ?
Kim boyadı bu yerleri al al. Artık gereken tek şey son bir bakış. Biliyor musunuz bugün küçücük
bir böcek gördüm. Küçüktü, biraz işlevsizdi, biraz durgun. Etrafta dolandı durdu, yeri gelince durdu
Altı küçük bacak bir de garip kahve bir vücut. Vazolara bile girmeyecek kadar özgür çiçeklerle
kıyaslandığında sanki o bu dünyadan değil gibiydi. Peki ya ben ? Belki çirkindim, biraz küçük.
Onu da kendim gibi küçük sandım. Küçülttüm onu! Belki de o devasaydı ? Belki de gelmiş
geçmiş her şeyden daha büyüktü ? Her şeyin farkındaydı, ama gülemezdi, ağlayamazdı ki o.
Parelerdi kendini bize dil dökmek için ama başaramazdı. Kim bilebilirdi ki ? Belki de ben
küçüktüm o büyüktü. Özür dilerim böcek, özür dilerim. Cinsini bile bilmiyorum, özür dilerim.