Gözlerden Önce
Sanki çölden geliyorsun pantolonun da ketenden. Ruhun da yavaş yavaş
ayrılıyor bedenden. Yolun uzun, gezdikçe içine kum doluyor eskimiş pabuçlarının.
Geceleri yağmurlar boğuyor etrafı, çölde dolaşsa da senin bakışların. Burada fark
ediyorsun ölümünün yaşamından daha yakın olduğunu. Tanımadığın bir el
kavrıyor belinden. Gözünü kör edecek bir güzellikte fırtına, ama göz yaşlarından
değil bu sefer kumdan. Neyin yoksa süpürüyor, çünkü senin olan hiçbir şey
kalmamış o nereye gitsen yanında taşıdığın resimlerden başka. En güvendiğin
yalanlarını bile gösteriyor o fırtına. Artık çıkamıyorsun evinden, korkuyorsun. Bu
güzel ten de sen değilmişsin gibi kaçıyorsun kendinden. İçeri giriyor hafif bir ışık
huzmesi, pencerenden. Oysa seni bir tek karanlık anlar artık. Etin, kanın şıp diye
ayrılıyor kemiklerinden. İki küçücük çocuk çıkıyor o gedikten. Sabahı görebilen
ağıtını sunuyor, belki Tanrı bu sefer affeder diye birden. Usulca kalkıyorsun her gün
yattığın o yataktan. Suyu denizde bulamayınca çölde aramaya başlıyorsun bir
yandan. Kara koyunun biri pek bağnaz. Huyunu anasından almış yaramaz. Ama
işler öyle yürümüyor. Yön değil yün lazım sahibine. Kahrolsunlar kahrolsunlar.
Kulağını çınlatan bir ses duyuluyor ahırdan. Tırpan, çapa, çekiç hepsi kaçışmalarda.
Çünkü onlar ahmakların da yerine duyarlar. Ama kara koyun sağır duyarsa kendi
bağırışını dayanamaz çok ağlar. Ondan mıdır peki sizce bu tartışmalar ? Ne zaman
bitecek bu tekrar tekrar zihnimde çalan çatışmalar ? Ama gözleri ? Gözleri çok
güzel. Büyük bir çuval içinde belli olmuyor canlılığı. Ama gözleri ? Gözler çok, hem
de çok güzel. Tabii çok daha fazlasına ihtiyacı var, güzel bakan gözlerden önce.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder