Konumuz şiirler ve edebiyat olduğunda bu sanatın öncülerinden biri olan koşuğa değinmezsek olmaz. Günümüzde pek sık görülmese de koşuklar aramızdan hemen ayrılıp kayıplara karışmış eserler değildir. Önce divan edebiyatında gazellere daha sonra da halk edebiyatında koşmalara dönüşerek bir müddet daha Türk edebiyatındaki yerlerini korumuşlardır. İslamiyet öncesi dönemde Türklerin ziyafet, zafer şölenlerinde sıkça tercih ettiği koşuklar aslında daha modern olan batı etkisinde kalmış Türk edebiyatı şairlerinin kullandığı dilden pek farklı değil. Hatta dönemi nedeniyle diğer dillerden en az etkilenen şiirler desek pek de yanlış olmaz. Sözlü ve yazılı edebiyatın Türkler tarafından ilk kez ele alındığı dönemlerde bile kafiye özelliklerinin görülmesi, hece ölçüsünün kullanılması (genellikle yarım kafiyenin kullanıldığı koşuklar ve 7 heceden oluşan ölçüler) Türk edebiyatında sanata verilen önemin köklerini bize gösteriyor. İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının büyük bir parçasının oluşturmalarına ve adı üstünde sözlü olmalarına rağmen ahenk unsurlarının belli kriterler üzerinden değerlendiriliyor olması, dörtlük gibi nazım birimlerinin kullanılması da edebiyat sanatındaki kulağa hoş gelen ifadelerin tarihin en başından beri yazar, dinleyen veya söyleyen için bir kısıtlama oluşturma amacı olmadığını hatta eserin bu şekilde düzene sokulduğunu bize gösteriyor. Nasıl müzikte dizeler bestecinin yoldaşıysa edebiyatta da mısralar ve ölçülerin şair için benzer bir role sahip olduğunu görüyoruz. Düşünce kalabalığını dengeleyen yapı özelliklerinin oluşumuna koşuklarda da rastlıyoruz. Elbette şairlerin düşünmesi gerek, çok düşünen kafalardan çıkan enfes şiirler sadece dinleyen için değil yazan kişi içinde bir ziyafet. Ama herkes bu kullanışlı düzen prangalarının esiri olmak istemiyor. Belki de bu yüzden Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Ceyhun Atuf Kansu ve daha nice şairlerimiz anlattığı şeyi bir ölçüye göre baz almadan özgürce kağıda dökmek istemiştir ki bunda da bir sakınca görmüyorum. Keza her ne kadar sözlü olmasına karşın düzenli de olsa koşuklar atalarımızın ucu açık naralarından ibaret. Kimse mertlik, aşk, doğa, özlemi anlatan eserler üzerinde bir donanıma sahip değil. Tabii ki bu düşünmeden hayatlarını geçirdikleri anlamına gelmiyor. Onların donanımları süzülmemiş duygularla geçen bir hayat. Günlük hayatta duyduğumuz hisler bile resmiyete geçmiş gibi hissettiriyor bazen. Kırlarda tabiat içinde büyümüş, aşk için yaşamış ve yaşayan, acı vermeyi de duymayı da bizzat savaşta öğrenen ilkel duyguları tatmış insanların ömürlerinin de değerli olduğunu, onların da sanatla eğlenip gülebildiğini, bize geçmiş dönemleri geçmiş dönem insanlarının ellerinden anlatan koşuklarla deneyim ediyoruz. Koşuklarında insanlar ağır bir dil kullanmıyor çünkü çıplak ve yalın bir lisanları var, herhangi bir dilden alınan yeni bir kelime yok, ne ile büyüdülerse onu anlatıyorlar. Uzun lafın kısası koşuklar Türk edebiyatında şiirlerin atasıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Türk Edebiyatında Şiirlerin Atası
Konumuz şiirler ve edebiyat olduğunda bu sanatın öncülerinden biri olan koşuğa değinmezsek olmaz. Günümüzde pek sık görülmese de koşuklar a...
-
ÖMER SEYFETTİN SEÇME HİKAYELER -HİKAYELERİN HARİTALARI- 1-Hikaye adı: Yalnız Efe Karakterler...
-
DOLDURALAMAYAN O BOŞLUK ''Sabah seni kimse uy...
-
MÜNAKAŞA ...